7 Kasım 1938 Pazartesi
Dolmabahçe Sarayı
Günün ilk dakikalarında Atamız arka üstü yatarken, bir ara tükürdü ve tükürüğündeki kan dikkat çekti. Sıkıntısı büyüktü. Arada bir öksürüyordu.
Gece, aralıklı olarak bir saat kadar uyumuştu.
El ve ayaklarında farkına varılan soğukluk ovuşturularak giderilmeye çalışılmıştı...
Traşını olmayı ihmal etmedi. Kendisinin ve iki kızının soyadını verdiği Mehmet Tanrıkutmete hüzünlüydü. Her geçen ızdıraplı günün tanığıydı. Üzüntüsünden kahrolurken Atamız hissettirmiyordu...
Atamız berberi Mehmet Tanrıkutmeteye tıraşını olurken
Saat 10.30’da doktorlar yanına geldi. Karnında toplanan sudan o kadar rahatsız olmaktaydı ki kesinlikle alınmasını istiyordu.
Doktorlar aralarında konuşmak için odadan çıktıktan sonra Atamız öğleye doğru Prof. Nihat Reşat Belger’i çağırttı ve kendisine güçlükle konuşarak, “Doktor, karnımdaki bu suyu çekme zamanı geldi. Çünkü bu mayi benim nefesime dokunuyor. Soluk almamı güçleştiriyor. Bunu çekip alın!” dedi.
Prof. Belger açıklama yaptı:
“Emr-i devletinizi yarın ifa ederiz. Çünkü malum-u devletiniz üzere su çekilmeden önce kalbi takviye edecek tedbirler almak zarureti vardır...”
Sesini olunca gücüyle duyurmaya çalışarak çıkıştı:
“Emrediyorum! Bunu bugün çekin!”
Prof. Nİhat Reşad Belger
Prof. Belger yanından ayrıldıktan sonra durumu diğer hekimlere anlattı. O sırada Atamız bütün doktorların yanına gelmesini istedi. Doktorlar gelince de adeta yalvarırcasına konuştu:
“Ben mustaribim, hemen suyu alın...”
Prof. Neşet Ömer İrdelp, “Efendimiz, yarın yapılacak, her şey hazırlanıyor” diye cevap verirken, “Bugün ile yarın arasında ne fark var? Hemen yapınız!” diye direndi.
Prof. Mim Kemal Öke’nin Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde ders vermesi dolayısıyla sarayda bulunmadığı, ertesi güne ertelenmesi gerektiği anlatıldı ise de ısrarından vazgeçmedi.
“İşte! Doktor Mehmet Kâmil Bey (Berk) var, zaten bu işi en iyi beceren de o imiş, o yapsın” dedi.
Bu direniş karşısında doktorlar görüşeceklerini söyleyerek odan ayrıldılar. Doktorların dışarı çıkmasıyla birlikte kaşları çatıldı ve sesi de acı içinde hiddetlendi:
“Niçin tereddüt ediyorlar? Olacak olur...” dedikten sonra karnını göstererek, “Bu insupportable (dayanılmazdır)” diye ekledi.
Prof. Ömer Reşid İrdelp: “Vücuttaki yağlar tamamen eridi. Şimdi de...”
Prof. Neşed Ömer İrdelp
Hazırlığını tamamlayan Doktor Mehmet Kâmil Berk saat 12.20’de 3. ponksiyona başladı. Atamız karnındaki bütün suyun alınmasını istiyordu.
Su boşaltıldıkça ne kadar çıktığını sordu. Alınan suyun miktarı Prof. Nihat Reşat Belger tarafından kontrol ediliyordu.
Gerçekte 6 litre kadar alınmıştı ama Nihat Reşat Bey kendisine iki katını söyledi.
Ateşi biraz yükselmişti ama ferahlamıştı. Canının enginar yemeği çektiğini söyledi. Fakat o sebze o zaman İstanbul’da bulunmuyordu. Hemen Hatay’a ısmarlanması istendi.
Dr. Mehmet Kamil Berk
Akşama doğru uyuyakaldı. Gece yarısı 02.00’de uyandı. Saat 06.00’ya kadar hafif bir unutkanlık hali üzerine çöktü. O sırada yanında bulunan Salih Bozok ile Kılıç Ali Bey, Prof. Neşet Ömer Bey’e durumun ciddiyetini sorup yanıtını aldı:
“Hastalık süratle ilerliyor. İkinci defa su alınmasından evvelki hayatının hiç olmazsa, bir iki sene idamesine imkân bulunacağının ümidindeydik. Fakat bugün kurtulmak için ancak yüzde üç ihtimal vardır. Bu hastalıktan Atamızın diğer işlerinde olduğu gibi, talih yardım etmemiştir. Karaciğer artık vazifesini yapamıyor. Zehirlenme başlamıştır. Vücuttaki yağlar tamamen eridi. Şimdi de etleri erimektedir. Vaziyet mühim ve ümitsizdir.”
1 Temmuz 1927 gününden o yana neşeli ve özgür gülner yaşanan sarayda sessizlik hakimdi. Sadece saray değil Türkiye ve hatta dünya insanının zihinlerinde merak, yüreklerinde hüzün vardı...